20 Aralık 2014 Cumartesi

Hobbit - J. R. R. Tolkien


Selamlar sevgili orta dünya hayranları.

Hepimiz  Hobbit'in 3. ve son filminin vizyona girdiği şu günlerde heyecanlıyız. Ben kitabı bir kez daha okumadan filme gitmek istemedim ve henüz 5 Ordunun Savaşı sahnelerini zihniminin prodüksiyonunun el verdiği kadarıyla canlandırdım. Ama gideceğim merak etmeyin ön hazırlığım tamam.

Ülkemizde malum kitaplar, filmleri çıktığı zaman meşhur olur ve ülkemizde de Hobbit kitabından bihaber tonla insan vardı ilk Hobbit filmi çıktığında. Filmle birlikte devam filmlerini beklemeye dayanamayan arkadaşlar Hobbit'i okumaya başladılar ve tanınırlığı daha da yükseldi. Tabii ki bunu kitaplarla arası iyi olmayan arkadaşlar için konuşuyorum yoksa kitap okumayı seven birçok insan halihazırda bu kitabı okumuştu. 

Ben de ilk kindle'ımı aldığım vakitler LOTR'den çok sonra okumuştum dediğim gibi son filme hazırlık için tekrar okudum, ardından iki Hobbit filmini arka arkaya devirip ön hazırlığımı yaptım 5 Ordunun Savaşı İçin.

Herkesçe bilinen kitaplardan bahsetmek aslında sıkıcı bir iştir zira kaşık inceleme videosu çekmek gibidir. "İnsanlara kaşığın neyini tanıtacağım ki ?" diye düşünür insan ama olsun madem okuduk size kaşık tanıtacağım.

Hobbit kitabı Yüzüklerin Efendisi serisinden tanıdığınız Frodo'nun amcası olan rahatına düşkün, macera sevmeyen tatlı hobbitimiz Bilbo Baggins'i konu ediniyor. O meşhuuur tüm yüzüklere hükmedecek tek yüzüğün Baggins'in eline nasıl geçtiğini gördüğümüz bir kitap Hobbit.

Aslında çocuklara yönelik yazıldığından LOTR'in kasvetli havası ve zaman zaman boğabilen betimlemelerinin tersine okunabilirliği daha kolay, boğazdan su gibi geçen bir anlatıma sahip. LOTR filmlerinin hayranı bazı insanlar sıra kitabına geldiğinde bir hevesle başlayıp yüzünü buruşturmuştur. Ben birkaç tanesini şahsen tanıyorum. Ama Hobbit öyle bir kitap değil dediğim gibi. Her şey basit bir dille, anlatım da çocuklar için yazıldığını belli edecek ölçüde sadedir ve bir çırpıda okutur kendini. Bunu Hobbit filmini seven arkadaşlar için söylüyorum çekinmeyin okuyun.

Tabii yukarıda "the one ring"in Baggins'in eline geçişi dedik ama asıl hikaye sevimli cücelerimizin acımasız yaratık Smaug'un elinden yurtlarını ve altınlarını (ah şu paragöz cüceler) kurtarmak için Gandalf'ın da rehberliğinde rahat düşkünü hobbitimiz/hırsızımız Bilbo Baggins'le maceraya atılmalarını gördüğümüz çok keyifli, rahatlatıcı bir hikaye diyerek kaşık tanıtımımızı noktalayalım.

Son olarak sıradaki kitap için konuşacak olursak elimde yeni aldığım ve Hobbit'ten sonra okumayı düşündüğüm güncel pekçok fantastik/bilimkurgu kitap vardı ama Hobbit'i okuduktan sonra içimdeki Orta Dünya ateşini bastıramadım ve geçenlerde kitaplığımda bulunmalı diyerek aldığım (şu tek ciltlik küheylan varya orada) LOTR'i sanırım bir 5 sene sonra tekrar okumaya karar verdim, aklımda yoktu ama işte o köz alevlendi bir kere. O yüzden güncel fantastik kurgular biraz daha bekleyecek ve ben size 3 kaşık daha tanıtacağım :)

15 Aralık 2014 Pazartesi

Marslı - Andy Weir

Okuduğum son 3 kitaba bakarsak oldukça iyi tercihler yaptığımı görüyorum. Önce Mesaj gibi mükemmel bir bilimkurgu, hemen ardından Locke Lamora'nın Yalanları gibi mükemmel bir fantastik kurgu ve hemen ardından elimde tuttuğum Marslı. 

Bu kitabın çevrilmesi için aylardır bekleyen bilimkurgu severlerden biri de bendim ve günler öncesinden önsipariş verip beklemeye başladım. Elimde yarım bırakamayacağım bir kitap olan L.L.Y. olunca  Marslı'yı bitirmem kitabın çıkış tarihinden 3 gün sonraya ertelenmiş oldu.

Rosetta uzay aracının kuyruklu yıldıza inişinde hop oturup hop kalktık. İnterstellar'dan çıktığımızda birçoğumuzun ağzı açık kaldı ve bunlar olalı beri geçen kısa sürede heyecanlanmamız için önümüzde yepyeni bir sebep peydah oldu; 

"Marslı"



Arka kapakta birçok ünlü yazardan dökülen methiyeleri es geçersek tanıtım adına şu cümle yer alıyor; 

"Altı gün önce, Mark Watney Mars’a ayak basan ilk insanlardan biriydi. Şimdi ise, orada ölmesi neredeyse kesin."

Evet arkadaşlar karakterimizin adı Mark Watney.Kendisi bir mühendis ve aynı zamanda botanist zira Mars'a göreve giden Ares 3 ekibinde herkese birden fazla uzmanlık alanı düşüyor. Mark'ı romanın başlangıcında kelimenin tam anlamıyla batmış olarak görüyoruz. Kıyafetinde delik açan bir iletişim anten parçası nedeniyle olumsuz şartlar yüzünden ekibinin öldü sanıp mars'a terk ettiği Mark gözlerini açıyor ve mucizevi şekilde bir şansla hayatta kaldığını görerek kitaba başlıyoruz.

Peki bir insan mars'ta ne yapabilir ? Su ihtiyacı ? Ya yiyecek ? 

Kitap Mark'ın tuttuğu günlükler şeklinde ilerliyor. Öleceğini düşünen ve arkasında bir iz bırakmak isteyen Mark, mars yüzeyinde nasıl hayatta kalacağını düşünürken bir yandan da günlük tutuyor. Biz bu günlükleri tutulduğu şekilde okuyoruz ve Mark durumu bize aktarırken bizle bir sohbet havasında aktarıyor her şeyi.

Karakterimiz tam bir çözüm bulucu ve mizah anlayışıyla ekip arkadaşları arasında ün salmış biri olunca "Öleceğim!" depresyonuna girip ölümü beklemek yerine moralini yüksek tutup kısıtlı imkanlarıyla hayata tutunmaya çalışıyor. Unutmadıysanız kendisi mühendis ve botanist demiştim. Yani bozulan şeyler ondan sorulur. İyi ama bir sonraki mars görevi için gelecek ekip için 4 yıl yaşamayı başaracak mı derseniz cevabı bu 25 lira etikektli şirinciğin içinde.

Andy Weir okuyucuyu nasıl romanın başında tutacağını gerçekten iyi biliyor zira bu kitaba dün başlamıştım ve bugün bu yorumu yapıyorum. Eminim dün dışarıda sürtmesem bu yorumu dün girecektim.

Peki nasıl bir bilimkurgu bu "Marslı" ?

Tamamen bilimsel bir bilimkurgu arkadaşlar. Yeşil adamlar ellerinde lazer tabancalarıyla mars kraliçesini zalim venüs kralına karşı korumaya çalışmıyorlar. Her şey bilim üstüne kurulu bu kitapta. Olağanüstü teknolojiler mevcut değil. Yani tamamen gerçekçi bir bilimkurgu kitabına bakıyor olacaksınız bu kitabı elinize aldığınızda.  Esprili üslubu ve heyecanını hiç kaybetmeyen yapısıyla da muhtemelen hemen bitirivereceksiniz.

Şahsım adına konuşacak olursam okuduğum her bir sayfayı yırtıp, çikolata sosuna bandırıp yiyesim geldi.

Sırada ne var ? 

Tabii ki Hobbit'in yeni filminin çıkmasına 2 gün kala Hobbit'i birkaç yıl aradan sonra tekrar okumak için elime alacağım.

10/10

13 Aralık 2014 Cumartesi

Locke Lamora'nın Yalanları - Scott Lynch


Eski günahlar asla en az beklenen anda tekrar yüzeye çıkamayacak kadar derine gömülemezler.

  Başıma bela olan vizeler ve hemen ardından gelen sunumlar yüzünden, eh hadi bahane bulmayayım biraz da benim tembelliğimden uzunca bir süredir bir şeyler okumadım ve blog'a uğramadım.Ama bugün karşınıza mükemmel bir kitapla çıkmam belki bu aranın telafisine yardımcı olur.

  Fotoğrafa bakan çoğu fantastik/bilimkurgu hayranının içinin titrediğini biliyorum zira bakarken ben de heyecanlanıyorum.Bugün solda duran yeşil güzellik hakkında konuşacağız.

  Locke Lamora'nın Yalanları Scott Lynch tarafından yazılan, henüz yeterli popülariteye ulaşmadığını düşündüğüm İthaki'nin yeni gözdelerinden biri. Kitabın ismi alışık olduğumuz şekilde bir kabartmayla değil de içe doğru gömülerek hoş bir şekilde yazılmış.Kapak tasarımı gözümde kitabı 1-0 öne geçirmişti zaten.

  Ön yüzde Buz ve Ateşin Şarkısı serisinin acımasız yazarı George R.R. Martin ve KralKatili Güncesi serisinin sempatik yazarı, benim de büyük bir hayranı olduğum Patrick Rothfuss'un methiyelerini gördüğümüzden anlıyoruz ki elimizdeki kitap öyle boş beleş bir kitap değil.

  Locke Lamora isimli başkarakterimizi hırsız olmak için yaratılmış ufak bir veletken görüyoruz romanın hemen başında.Bir yandan daha sonra şehrin belası olacak, arka tanıtım yazısında da okuyacağınız "Camorr'un Belası" halini alacak küçük veletin "velet" halini okurken bir yandan da Camorr'un Belası halini almış, büyük vurgunlar peşinde koşan elit bir hırsız takımı olan,seriye de ismini veren "Centilmen Piçler"in garrista yani lideri halinde görüyoruz.

  KralKatili Güncesi okuyanlar bilir, Rothfuss başkarakterimiz Kvothe'yi küçük bir çocuk olarak önümüze koyar ve sayfa sayfa, yavaş yavaş büyütür onu. Bu süreç kimilerini sıkıyordu ve Rothfuss'un yaptığı hatayı bu kitabı okuduğumda şimdi rahatlıkla görebiliyorum. Scott Lynch bizi küçük bir karakterin büyümesini izleterek olayları ağırdan almıyor. Karakterimiz büyük vurgunlar peşinde koşarken ara ara flashback'ler ile geçmişe dönüp Centilmen Piçler'in üyelerini (ağırlıklı olarak tabii ki Lamora) tanıyoruz, büyümelerine şahit oluyoruz.

  Kitap fantastik bir kitap ve 150. sayfalara kadar bu "fantastik" ibaresini görebildiğimiz bir kısım gözümüze çarpmıyor. Daha çok Camorr şehrinin en büyük yalancısının eğlenceli hikayesine tanık oluyoruz.Ama daha sonra görüyoruz ki arkaplanda oldukça büyüleyici bir dünya ve birçok gizem var. Siz bir yandan büyük vurgunları okurken ve bir yandan çok daha derin tehlikelere doğru yol alırken kendiniz keşfedeceksiniz bunları. Bana düşen spoiler vermeden kitaba olan hayranlığımı belirtmek.

  Yukarıda bahsettiğim bu flashback'li anlatım okuyucuyu sıkmadan, her bir sayfayı çok büyük bir heyecanla okumasına olanak sunuyor.Yazar kapakta methiyelerini sunan George R.R. Martin ve Patrick Rothfuss ile, bilhassa da Martin ile birtakım ortak noktalara sahip, yine kitabı okurken bu ayrıntıları yakalarsınız diye umuyorum.

  Fazla uzatmadan sonlandıracak olursam Locke Lamora benim için şuan KralKatili Güncesi'nin önüne geçmiş bir kitaptır ve ben bu kitaba kesinlikle hayran kaldım.Seri hakkında da biraz bilgi vermeden geçmeyelim.Centilmen Piçler serisinin halihazırda 3 kitabı yazıldı ve seri 8 kitap olacak. Hepimize sabır diliyorum.

10/10